Prag denilince aklınıza ne geliyor? Hemen internete girin ve Prag hakkında bir şeyler araştırın. Karşınıza “masal gibi şehir” “ortaçağdan bir sayfa” “rüyada gibiydim” gibi artık klasikleşen tanımlamalar çıkacaktır. Her şeyi geçiyorum, sanırım gezme alışkanlıklarımıza ne yaptıysa bu 6 gece 7 günlük Viyana, Budapeşte ve Prag turları yaptı. Bir döngüdür gidiyor, insanlar bu konuda makineleşmenin eşiğindeler. Prag gerçekten sıra dışı bir şehir. Bunu inkar etmek saçmalık olur. Ancak bu pazarlama stratejisinden dolayı insanlar o kadar büyük bir beklentiye kapılıyor ki, gittiğiniz zaman hayal kırıklığına uğramamanız olasılık dışı.

Sanırım ben de benzer ön yargılara kapıldığım için Prag’a gittiğim zaman hafif bir hayal kırıklığı yaşadım. Yani gerçekten harika bir şehir ama işte bahsettiğim bu büyük beklenti aldığım keyfi düşürdü. Yani aşağı yukarı Avrupa’daki birçok şehir de size Prag’ın hissettiklerini ya da fazlasını hissettirecektir, o yüzden telaş yapmayın, keyfini çıkarın.

Prag gri bir şehir, Orta/Doğu Avrupa’nın tüm kentleri gibi griliğin çok da yakıştığı bir şehir. Ben soğuk bir kış günü ziyaret ettim Prag’ı, size de öyle yapmanızı öneririm. Çünkü soğuk böyle şehirlere çok yakışır. Bulutlu bir hava, hafif çiseleyen yağmur, taş sokaklar, gölgelerin minik oyunları… Bir şehri değişilmez kılmak için başka neye ihtiyacınız var ki?

image

Hemen söyleyeyim, Prag’ı sevmemiş değilim, aksine oldukça güzel vakit geçirdim, hayal kırıklığım sadece kapıldığım büyük beklentiden dolayı oldu. Prag’a gitme nedenim öncelikle Oyuncak Müzesi’ni görmekti. Ancak ona gelmeden önce şehirdeki belli başlı birkaç şey hakkında bir şeyler söylemek isterim.

Tarihi şehir merkezi gerçekten çok güzel korunmuş durumda. Gözlerinizi kapatırsanız at arabalarının seslerini duyacak gibi oluyorsunuz. Astronomik Saat Kulesi özellikle göz kamaştırıyor.

image

Her yarım saatte bir yüzlerce kişi saatin önünde toplanıp meşhur şovun keyfini çıkarıyor. Ayrıca kulenin teras katına çıkarak harika bir Prag manzarasının keyfine varabilirsiniz. Hayal kırıklıklarından birini kulede yaşadığımı söylemeliyim. Dışarıdan gerçekten büyüleyici görünen kulenin dar merdivenlere sahip olduğunu hayal etmiştim. Sanırım her yerde Notre Damme’ın o inanılmaz atmosferini arıyorum. Ancak kulenin içine girdiğimde üst kata çıkan bir asansörün olduğunu gördüğümde keyfim kaçmadı diyemeyeceğim.

Yukarı çıktığınızda karşınıza çıkan manzaraya ise diyecek yok, tek kelime ile harika!

Prag yürüyerek rahatlıkla gezilebiliyor, bu bir şehirde sevdiğim en güzel şey. Tarihi meydandan sadece birkaç dakika uzakta ünlü Charles Köprüsü’ne ve oradan tarihi Prag Kalesine uzanan bir yol sizi bekliyor. Benim hedefimde Oyuncak Müzesi olduğu için doğru rotadayım.

image

Prag Kalesi’ne rengarenk binaların birbiri ardına dizildiği sokaklardan ulaşıyorsunuz. İnsanları takip etmeniz yeterli, tepeye doğru hafif yorucu bir yolculuk oluyor.

image

Prag’ta sevmediğim yerlerin başında Prag Kalesi geliyor. Kalenin tarihi yönüne söylecek sözüm yok tabii ki. Fakat neredeyse her yer girmek ücretli. Kale 11 bölgeye ayrılmış durumda. Golden Lane, St. Vitus Katedrali, St. George olmak üzere bir çok yere girmek ücretli. Örneğin St. Vitus Katedralinin bir bölümü ücretsiz, bir bölümüne girmek ücretli. Özellikle katedrale girişin ücretli olmasını yadırgadım.

Mesela Franz Kafka’nın da bir süre yaşadığı Golden Lane için en pahalı bileti almanız gerekiyor, ama içerik olarak gerçekten boyalı evler dışında bir şey yok. Özellikle dönemin kılıçları, kalkanları gibi şeylerin hepsi yeni yapım, hiçbiri tarihi eser değil. Bu da bildiğimiz turist tuzaklarından biriymiş gibi geliyor bana. Bu ilginin paraya çevrilmesi konusunda etik davranılmalı gerektiğini düşünüyorum. Örneğin bir başka durum da Korku Müzeleri için geçerli, 1 saat içinde şehrin farklı yerlerinde birçok korku müzesi gördüm, bira, çikolata müzelerinden söz etmiyorum bile, biraz fazla değil mi sizce de?

image

Neyseki benim asıl görmek istediğim yer Prag Oyuncak Müzesi olduğu için keyfimin kaçmasına izin vermedim. Prag Kalesi’nin uç noktasında konumlanan Oyuncak Müzesi gerçekten büyüleyici bir ortama sahip.

image

Prag Oyuncak Müzesi Sunay Akın’ın müzesinden sonra ziyaret ettiğim ikinci oyuncak müzesi oldu. Sunay Akın’ın yaşadığı yer sorununu yaşamamaları çok güzel, daha geniş bir alanda daha geniş bir portföye sahip.

Öncelikle dünyadaki en büyük Barbie Bebek Koleksiyonu Prag Oyuncak Müzesi’nde yer aldığını söyleyeyim, meraklılarına duyurulur. Gerçekten her modelden Barbie’yi bulacaksınız. Koca bir katın tamamı Barbielere ayrılmış durumda.

 

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler

image

Marlyn Monroe, Elvis Presley, Michael Jackson ve dahası…

image

En sevdiğim, Oz Büyücüsü…

image

Müzede en hoşuma giden koleksiyonlardan biri de şüphesiz ki Star Wars koleksiyonuydu.

image

Lyon’dan yeni yapım modellerinden birini edindiğim Robot Man serisi de müzenin görülmeye değer köşelerinden birini oluşturuyor.

image

Oyuncaklar içinde tabii ki de en sevdiğim atlı karıncalar oldu, tarihten bu yana gelişimini görmek inanılmaz keyif vericiydi.

image

image

image

Aslında daha fazla fotoğraf verip müzenin büyüsünü kaçırmak istemiyorum. Orada olup tüm parçaları tek tek incelemek gerekiyor. Sanırım müzede dolu dolu 4-5 saatimi geçirdim, her detayı uzun uzun ve keyifle inceledim. Çocuk olmanın ne kadar harika bir şey olduğunu tekrar anımsadım, keyiflendim. Kendi çocukluğuma döndüm, kendi oyuncaklarımı hatırladım. Hala sakladıklarımı mutlulukla düşündüm, gidenlere üzüldüm. Bir gün bu müzelerden birinde benim de oyuncağımın olabileceğini hayal ettim.

Gerçekten Prag’ın en güzel yanı oyuncak müzesiydi. Tarih öncesi dönemden başlayan çamur ve çam parçalarıyla yapılan oyuncaklardan sanayi devrimiyle beraber metalleşen oyuncaklar, tahta bebekler, minyatürler ve günümüz dünyasına giriş.

Prag Oyuncak Müzesi’nin geçmişten günümüze geniş bir portföyü bulunuyor. Modern oyuncaklara denk gelmeniz olası. Müzenin ayrıca bir de kitabı bulunuyor. Ne yazık ki sadece Çekçe yayımlanan bir kitap. Aslında İngilizcesi dünya oyuncak tarihine büyük bir katkı verebilirdi. Oyuncakların hikayelerini öğrenmek istiyor insan. Belki sonraki sefere İngilizcesi çıkar diye umut ediyordum, ama kasadaki kişiler çıkmayacağını söyledi. Şimdi düşünüyordum da almadığım için pişmanım. Neyse elbet yolumuz tekrar Prag’a ve Oyuncak Müzesi’ne düşecektir.

Ne olursa olsun Prag keyifli bir şehir. Tarihi dokusunun muazzam olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak yine de Avrupa’nın geri kalanını görmüş olanlar büyük bir beklentiye girmesinler, çünkü karşınıza benzer bir şehir çıkacak. Basmakalıp önyargılara kapılıp gezinizin keyfini düşürmeyin.

Oyuncak müzesine gelince, gerçekten harika. Buradan seslenmek istiyorum.

Tüm dünyanın oyuncak müzeleri, birleşin!